Patron vergi kaçakçılığı yaptığı gerekçesiyle tutuklanıyor.
Gazetede kazan kaynıyor herkeste panik… Ama
yönetim kadrosu sakin olmaya çalışıyor, durumu idare etmek için ellerinden
geleni yapıyorlar…
Bir süre sonra tabii
faturalar ödenmez hale geliyor. Tehditler başlıyor, yılmıyorlar. Ellerinde silahlarla 10 adam gazeteyi basıyor. Genel müdürün odasına giriyorlar,
doğrultuyorlar silahı…
Muhasebe müdürünü çağırın, kasada ne kadar varsa istiyoruz
diyorlar. Genel müdür sakin kalmaya gayret ediyor, patronumun haberi olmadan
tek kuruş vermem diyor. Günümüzün tabiriyle “Gidere gider” yapıyor… Eli silahlı
adamlar parayı alamıyorlar ama genel müdürü kaçırıyorlar… Karısı da o gün
doğuma girmiş; tesadüfe bakın… Oğlunun doğumunda eşinin yanında olamıyor genel
müdür…
Patronla temasa geçiliyor gerekli para ayarlanıyor,
müdürü ‘bırakıyorlar’…
Bir hafta sonra patron gazeteyi kapatma kararı alıyor ama
çalışanların 3 maaşı içeride bu arada…
Patronun oğlu genel müdürü arıyor, sana ve yayın yönetmenine
tazminatını vereceğiz elimizden gelen bu kadar diyor…
İkisi de paralarını alıyorlar… Tüm çalışanları toplayıp,
patrondan aldıkları son parayı ve tazminatları muhabirlere, editörlere
dağıtıyorlar…
Bu olayın üzerinden tam 20 yıl geçti, bazı yöneticilerin de
içi geçti. Artık duymuyorlar, görmüyorlar, acımıyorlar, hissetmiyorlar.... Ağırlıklarını koymuyorlar, çalışanlarını düşünmüyorlar; kimin umrunda…
İşlerini yapsınlar; ne gerek var gelen kredi kartı borcunu, kirasını, telefon
faturasını düşünmeye… Onlar güç bela bir şekilde yaşarlar nasıl olsa…